La riviere du hibou


an occurrence at owl creek bridge
An Occurrence at Owl Creek Bridge

En İyi Kısa Film Akademi Ödülü ilk olarak 1974 yılında kullanılmaya başlanmıştır.

1963 - Paul De Roubaix, Marcel Ichac / An Occurrence at Owl Creek Bridge - La riviere du hibou ( Baykuş Deresi Köprüsünde Olay )

an occurrence at owl creek bridge
An Occurrence at Owl Creek Bridge

la riviere du hibou
La riviere du hibou

An Occurrence at Owl Creek Bridge - La riviere du hibou ( Baykuş Deresi Köprüsünde Olay ), Academy Award for Best Live Action Short Film ( En İyi Kısa Film Akademi Ödülü ) nü; Best Short Subject, Live Action ( En İyi Kısa Konu Filmi, Canlı Aksiyon ) dalında kazanan yedinci kısa filmdir.

an occurrence at owl creek bridge
An Occurrence at Owl Creek Bridge

la riviere du hibou
La riviere du hibou

An Occurrence at Owl Creek Bridge Directed by ( yönetmen )

Robert Enrico

An Occurrence at Owl Creek Bridge Written by ( yazar )

Ambrose Bierce

An Occurrence at Owl Creek Bridge Produced by ( yapımcı )

Paul De Roubaix

Marcel Ichac

An Occurrence at Owl Creek Bridge Music by

Henri Lanoe

Kenny Clarke

ambrose bierce
Ambrose Bierce

An Occurrence at Owl Creek Bridge'in konusu ise:
The Devil's Dictionary'nin ( Şeytan'ın Sözlüğü ) yazarı Ambrose Gwninnet Bierce ya da kısaca Ambrose Bierce'nin 1986 yılında yazdığı aynı adlı öyküden uyarlanmıştır. Robert Enrico tarafından yönetilen kısa metrajlı bir Fransız filmi olan La riviere du hibou, pek çok filme esin kaynağı olmuş, birçok kitapta ve filmde kendisine gönderme yapılmış bu kısa öykü, bir idam mahkumunun evine doğru yaptığı yolculuğu anlatır.


Dikkat! Spoiler İçerir

( Baykuş Deresi Köprüsünde Olay )


Alabama'daki bir demiryolu köprüsünün üstünde bir adam duruyor. Altından Baykuş Nehrinin bir kolu olan küçük dere hızla akıyor. Adamın elleri arkadan bağlı. Bir başka ip ise boynuna dolanmış. Boynundaki ipin bir ucu köprüye bağlı. Kuzey cephesinden üç asker tutuklu adamın yanında duruyor. Komutanlarından gelecek 'asın' emrini bekliyor.

Herkes hazır durumda. Tutuklu sessizce duruyor. Gözleri kapalı değil. Aşağısından akıp giden suya bakıyor. Şimdi gözlerini kapattı ve kafasından geçen son düşüncelerin karısına ve çocuklarına ait olmasını istiyor.

baykus deresi koprusunde olay
Baykuş Deresi Köprüsünde Olay

Sesleri duymaya başladı. Önceleri hafif olan sesler giderek yükseliyor yükseliyor ve kulaklarını acıtmaya başlıyor. Acısı büyük; bir an önce bitmesini istiyor... Ama duyduğu sesin sadece köprünün altından hızla akan nehir olduğunu anlıyor.

Tutuklu aniden gözlerini açıp, suya bakıyor. ''Eğer ellerimdeki ipi çözebilirsem, o zaman boynumdaki ipi de çıkartır, suya atlayabilirim. Dipten yüzerek kaçar ve tabancalardan çıkacak kurşunlardan kurtulabilirim. Nehrin diğer yakasına geçer, ormanı takip eder ve evime varırım. Evim askeri bölgenin dışında. Karım ve çocuklarım güvende. Ben de güvende olabilirim.'' diye düşünüyor.

Tutuklu tüm bunları düşünürken, komutan asın emrini veriyor. Askerin biri emri hemen yerine getiriyor. Boynundaki ipi düzeltip, onu köprünün boşluğuna doğru itiyor.

Tutuklu düşüyor ve her yer birden karanlık oluyor. Ama boynundaki korkunç acıyı hissedip, nefes alamamaya başlıyor. Boynundan başlayıp kollarına ve bacaklarına yayılan müthiş bir acı. Hiçbir şey düşünemiyor. Sadece hissettiği korkunç bir acı.

Sonra birden bir ses duyuyor.. bir şey suya düşüyor. Etrafındaki her yer soğuk ve karanlık. Şimdi düşünebiliyor. İpin koptuğuna ve nehre düştüğüne inanıyor. Ama ip hala boynunda dolalı ve elleri hala arkadan bağlı. Düşünmeye başlıyor; ''Ne komik.. nehrin ortasında asılarak ölmek ne komik!'' Vücudunun suyun üstüne doğru çıktığını hissediyor.

Tutuklu ne yaptığını bilmiyor ama elleri boynuna ulaşıyor ve ipi çözmeye çalışıyor. Hayatında duymadığı kadar büyük bir acı duyuyor. İpi boynundan çıkarmak için uğraşıyor. Çabalıyor ama beceremiyor. Elleriyle suyu iterek tam yüzeye çıkıyor. Artık başı suyun üstünde. Güneş ışığı gözlerini acıtıyor. Ağzını açıyor ve derin bir nefes alıyor. Ciğerleri için gerektiğinden fazla bir nefes. Bağırarak fazla nefesi ağzından veriyor.

Artık tutuklu daha net düşünebiliyor. Tüm duyularına tekrar kavuşuyor. Duyuları eskisinden bile daha iyi. Daha önce hiç duymadığı sesleri duyuyor. Hiçbir insanın daha önce duymadığı sesleri;  uçan bir böceğin kanat çırpışı, bir balığın hareketi. Gözleri; nehrin sonundaki ağaçları bile görebiliyor. Ağacın üstündeki her yaprağı ve yaprakların üstündeki damarları bile görebiliyor. Köprüyü de görüyor. Bitiminde duvar olan köprüyü. Üzerindeki askerleri ve komutanı. Bağırarak onu işaret ediyorlar. Dev canavarlara benziyorlar. Bakarken silahlarından çıkan kurşun seslerini duyabiliyor. Başının yanından bir tanesi geçiyor. Ve ikincisi. Bir askerin ona nişan aldığını görüyor.

Ormana varması ve kaçması gerektiğini biliyor. Komutanın diğer askerlere ateş edin diye bağırdığını duyuyor. Tutuklu nehre bir kere daha dalıyor. İyice derinlere...Suyun sesi neredeyse kulaklarının zarını delecek. Atış sesleri devam ediyor. Yüzeye çıktığında hala kurşunlar suya yağıyor. Bazıları yüzüne ve ellerine çarpıyor. Bir tanesi tam tişörtüne değiyor. Sırtında da bir kurşunun sıcaklığını hissediyor.

Nefes almak için su yüzeyine çıktığında askerlerden epeyce uzaklaşmış olduğunu fark ediyor. Ve tüm hızıyla yüzmeye başlıyor. O yüzdükçe askerler tüfeklerini ateşlemeye devam ediyorlar. Ama hiçbir ona isabet etmiyor. Sonra birden yüzemiyor. Onu döndürdükçe döndüren bir girdaba giriyor. Sonum geldi işte diye düşünüyor. Ama birden girdap onu alıp fırlatıyor. Artık karada.

Toprağı öpüyor. Etrafına bakınıyor. Havada pembe bir ışık var. Rüzgar ağaçların arasında eserken etrafa bir müzik yayıyor. Orada kalmak istiyor. Ama top sesini bir kez daha duyuyor. Ve kurşun sesleri hala kafasının üstünden geçiyor. Ayağa kalkıp, ormana doğru koşmaya başlıyor.

Sonunda onu evine götürecek yolunu buluyor. Geniş ve düz bir yol. Hiç insan ayağı değmemiş bir yol gibi duruyor. Civarda ne bir çiftlik var ne bir ev. Sadece uzun siyah ağaçlar. Bu uzun ağaçlardan tutuklu garip sesler duyuyor. Bazılarından ne dediği anlaşılmayan kelimeler çıkıyor.

Boynu tekrar acımaya başlıyor. Dokunduğunda boynu epey büyükmüş hissine kapılıyor. Gözleri öyle yanıyor ki, kapatamıyor. Ayakları hareket ediyor ama yolu sanki hiç hissetmiyor. Yürürken sanki.. bir çeşit uykuda. Yarı uyanık, yarı uykuda evinin kapısına varıyor. Tatlı karısı ona doğru koşuyor. Ah sonunda!

Kollarını güzel karısına doluyor. Ama tekrar boynunun arkasında o müthiş acıyı hissediyor. Etrafında o büyük beyaz ışık parıldıyor ve top sesleri patlamaya devam ediyor. Ve sonra... karanlık ve sessizlik...

Tutuklu boynu kırılarak ölüyor. Bedeni ipin ucunda asılı duruyor. Bir o yana bir bu yana... Baykuş Deresi Köprüsünde yavaş yavaş sallanıp duruyor.

Ambrose Bierce
Türkçesi: Candan Selman
Lacivert Dergisi / Kasım 2006

an occurrence at owl creek bridge
An Occurrence at Owl Creek Bridge