Samimiyetsiz Samimiyetler


soma
Soma

Susmak suça ortak olmaktır!

Soma'dan sonra daha önce hiç olmadığı kadar nefret etmeye başladım; etliye sütlüye karışmayan, tepkisiz, hissiz, susmuş, sinmiş, söyleyebilecek tek bir sözü dahi olmayan insanlardan. Kimse hayatın sırrını çözmüş değil, olan biteni anlamlandırmak belki zor fakat yine de, en azından bir şeyler söylemek gerekir. Söylediklerimiz duyulmayabilir, kimse inanmayabilir, dalga geçilebilir ama yine de bir şeyler söylemek gerekir. ''Bazen susmak en iyi cevaptır.'' lütfen ama lütfen artık bu sözün arkasına saklanmayın! Susma hakkınızı 12 yıldır kullanıyorsunuz yetmedi mi?

Twitter'da #SomaBizeÖğrettiKi diye bir hashtagh vardı ve bir çok tweet atıldı bu başlık altında fakat görünen o ki Soma'nın bize öğrettiği pek de bir şey yok. Çevremde adam yerine koyduğum insanların tepkisizliğini, suskunluğunu gördükçe ne zaman bir sözü olacak bu insanların diye düşünüyorum. Ne zaman? Hepimiz öldükten sonra mı? Neymiş efendim siyaset karıştırmamalıymışız. Siyaset karıştırmayın söylemi bile bir nevi siyaset karıştırmaktır. Allah belalarını versin dibine kadar siyaset var kör müsünüz?

''Sosyal medyada yas bekçiliği'' diye bir şey türemişmiş. Türer efendi sosyal medyada da türer her yerde türer. Anlayamadığınız nokta şu ki yas bekçiliği falan değil bu! Pamukova hızlı tren, Afyon cephanelik, Uludere-Roboski, Reyhanlı ve şimdi de Soma.. Üstüne bir de hakaret, dayak, toma, gaz... Senin daha söyleyecek sözün yoksa, sen hala beni rahat bırak yas tutuyorum burada diyorsan, aman şu karanlık günler bir an evvel geçse de makaramıza dönsek kafasındaysan sana bekçilik yapmak boynumuzun borcu olsa gerek. Yahu ben anlamıyorum bu sosyal medyadaki ünlüler ve fenomen bozuntuları ne yazsa altına bok gibi yapışan insanlar niçin varlar? Ne yer, ne içerler? Neye üzülür, neye sevinirler? Nasıl bir kafada yaşıyorlar? Ya arkadaş ölüyoruz burada bir bir ölüyoruz, daralıyoruz, nefes alamıyoruz, uyku uyuyamıyoruz, televizyonda zapping yaparken bile bir yerden haber çıkacak korkusuyla yaşıyoruz. Görmüyor musunuz artık insanlar birbirine selam vermekten aciz hale geldiler. Bir dükkana girerken merhaba ya da selâmün aleyküm demeye korkuyoruz, komşuluk ilişkileri eskisi gibi değil neredeyse bitmiş, herkes gergin, herkeste bir sıkıntı, herkes patlayacak bir yer arıyor, getirdiniz ağzımızın içine kadar soktunuz dört bir yanımıza Suriyelileri herkes rahatsız; dolmuşta, otobüste, metroda, tramvayda her yerde bağır bağıra konuşan, kimse kızmasın ama eşek gibi anıran insanlar, gece yarıları iki, üç tanesi bir araya gelince sokak ortasında saatlerce süren bağrışmaları, kavgaları vs. ya her şey her yerde derler ya ülke olarak o haldeyiz. Ölmüşüz ağlayanımız yok! Ve sen efendi hala ''Neden az tweet atıyorsun? Neden yazmıyorsun?'' diye tepki gösteren insanlara ''İnsanları duruma yabancılaştırıp yas tutma şekillerine kahırlarına kederlerine bile karışıyorlar.'' diyebiliyorsun. Utan be utan hatta utanın sen ve senin gibi düşünenler!

Gelelim sanatçıyım diye geçinen insanlara...

Twitter'da bana ''sanatçı'' kelimesinin anlamını daha iyi araştırmam gerektiğini söyleyen benden 10 yaş küçük dizi ve sinema oyuncusu arkadaş:

Karşındaki insanı tanımadan, etmeden öyle kafana göre yorum yapma! Sonra attığın o tweetleri öyle silmek zorunda kalırsın. O dediğin kelimeyi, senin yaşın kadar araştırdım ben. Burada 1 senenin üzerinde yazıyorum ve bir hobi olarak zevkine yazıyorum, kimseye kim olduğumu anlatma derdine düşmedim! Yaşadıklarımda, kim olduğumda senin o oynadığın dizileri de sinema filmlerini de üst üste koyar katlar. Ben işin bu yanında olsam seni muhatap bile almam.

Önce ''insan olmak'' bilincini taşıyamadan sanatçı olunur mu? Sanatçı insanların herkesten çok hassasiyet göstermeleri gerekmez mi? Ama yok yaptıkları işle sanatlarını gösterirlermiş! Küçük hanım bu yazıyı okur mu bilmem ama hepimiz öldükten sonra sen o sanatını kime icra edeceksin acaba? Siz susun daha ne kadar susacaksınız bakalım? Daha ne kadar insanımız ölecek?

Sonuç olarak samimiyetsiz samimiyetlerinize ihtiyacımız yok bizim!

samimiyetsiz samimiyetler
Samimiyetsiz samimiyetler