DAllAbonA


dallabona
DAllAbonA

Serinin ilk yazılarını okumadıysanız sizi şöyle alalım: DAllAbonA - DAllAbonA Uyanışlar 2

Ve işte o saçma sapan konuşmayı Elgin ağabey başlatıyor...

''Efe oğlum beni iyi dinle, Neco'nun bugün elinde siyah bir bond çanta ile evden çıktığını gördüm. Aslında çaktırmadan çıkmaya çalışıyordu sanırım ki, ne ben ne de Nurdan hiçbir ses duymamıştık. Benim arabanın çalan alarmına pencereye yöneldiğimde Neco'yu fark ettim.'' O sırada hemen araya dalmam gerekliydi ve bu tür durumlarda kendimi tutamam. ''Elgin ağabey eğer ki bond çantaya kıllandıysan sorun değil. Benim de şöyle afilli bir kırmızı bond çantam var.''
''Yahu sus bir dinle küçük adam.''

Bu Elgin ağabeyin bana aynı sene, aynı mevsim, aynı ay, aynı gün ve aynı saat içerisinde ikinci kez 'küçük adam' deyişiydi. DAllAbonA! Ve artık intikam çanları beynimde bir o yana bir bu yana çalmaya başlamıştı. ''Bak dedim Elgin ağabey yaşına hürmetten ses etmiyorum ama benim de bir sabrım var!'' şaka şaka böyle desem bu Notre Dame'ın kamburu kılıklı koca adam beni şuracıkta öldürür. Sadece onun söylediğini yapıp sessizce dinlemeye devam edecektim elbette benim de konuşma sıram gelecekti ve o zaman bana ''Anlat bakalım, cevapla bakalım, hadi bakalım şimdi sıra sende, sahne senin, hımmm bir de seni görelim'' dediğinde yani benim sıram geldiğinde var ya onu var yaaa çok pis yapacaktım çok pis.. şaka şaka bütün içtenliğimle dinliyorum..

''Neco'yu takip ettim ve onun genç bir bayanla buluştuğunu gördüm. Bir cafeye oturmuşlardı. 15 yaşında bir çocuk ve kendinden yaşça büyük olduğu belli olan güzel bir bayan. Bir süre sonra tahmin ettiğim gibi oldu ve Neco bu bayana siyah bond çantayı verdi.'' Tam burada bir kez daha araya girdim ve ''Elgin ağabey Allah'ını seversen söyle çantanın siyah olması mı bu kadar kasvetli yapıyor ortamı? Sen ona mı takıldın harbiden söyle? Söyle bak yoksa ne diye iki de bir siyah bond çanta deyip duruyon? Bond çanta demen yeterli değil mi? Üstelik bugün benim doğum günüm ve saat kaç olmuş daha eve gidememişim. Anam, babam bekler daha onlar doğum günümü kutlayacaklar. Yani kutlayacaktırlar. Yani kutlarlar herhalde. Ne bileyim öyle işte.. benim de bir hayatım var! Az biraz saygı ya. Ya da olayı böyle dallayıp, budaklayıp hani öyle gözlerini kısaraktan anlatmasan, senin küçük adam, küçük adam deyip durduğun adam bile daha ilk siyah bond çanta dediğin anda o çantanın içinde ya yüklü miktarda para ya da bolca kristal meth olduğunu anlayabiliyor!'' şaka şaka ''Wuuu Elgin ağabey demek siyah bond çantayı verdi hea?'' demekle yetindim..

''Efe, yaşça sizlerden büyük olduğu belli olan güzel bir bayan diyorum. Sen hala siyah bond çanta diyorsun bana. Takıldın çantaya. Yavrum evladım ne olur şu olayı bir aydınlığa kavuşturalım. Can kulağıyla beni dinle ve soracaklarıma cevap ver!''
''Elgin ağabey ne olur anlat bitir de bir sor gözünü seveyim çantanın da a.q. James'in de, Bond'un da yemin ederim can kulağıyla dinliyorum.'' bazen yaşayan bütün insanlardan daha mı zekiyim acaba? Diye düşünüyorum sonra yaşayan kaç tane insan tanıyorsun ki mal diye bu düşüncemi bastırıyorum.

''Kısa bir süre sonra bu genç ve güzel bayan çantayı hafif araladığında içinin para dolu olduğunu pek tabii gördüm. Ve bir hışımla içeri dalıp Neco'yu da bayanı da kolundan tuttuğum gibi dışarı çıkarttım.'' Ben demiştim ama bu Elgin ağabey çok tehlikeli bir adam takipler, mekan basmalar falan.. bu sırada Elgin ağabey anlatmaya devam ediyordu, ''Hanımefendi iyi günler. Ne oluyor burada?'' Genç bayan: ''Siz de kim oluyorsunuz? Bu ne cüret? Hem ben sizi tanımıyorum. Lütfen artık şu kolumu sıkmayı bırakır mısınız?''
''Bakın ben bu çantayı size veren çocuğun babasıyım adım da Elgin! Şimdi hep beraber doğruca polise gitmeden önce bana ne olduğunu açıklayacak mısınız?'' Genç bayan yüzünde bir şaşkınlıkla: ''Demek Neco'nun babası sizsiniz. Özür dilerim ben Ece, böyle karşılaşmak yani bu şekilde tanışmak istemezdim sizinle. Aslına bakarsanız tamamen bir yanlış anlaşılma söz konusu. Şöyle ki; Ben dün öğlen vakti çantamı kaybetmiştim. Çantamın içinde kartımda bulunduğundan ötürü, oğlunuz büyük bir olgunluk ve insanlık göstererek beni aradı ve çantanın kendisinde olduğunu, en kısa sürede buluşup bana teslim etmek istediğini söyledi. Bayım onu çok iyi yetiştirmişsiniz, gerçekten de bu paraya çok ihtiyacımız vardı. Benim annem çok hasta ve ameliyatı için bu paraya ihtiyacımız var. Parayı dün kredi talebimin onaylanması sonuncu bankadan almıştım. Önce eve gidip anneciğime müjdeli haberi verip daha sonra da hastanenin yolunu tutmak üzere yola koyulacaktık.''

''Şimdi, Neco yüklü miktarda bir para bulmuş ve bunu benden, bizden, ailesinden saklıyor! Üstelik karşısındaki insanın bu paranın gerçek sahibi olup olmadığını bile bilmiyor! Bu para nasıl kazanılmış? Nereden gelmiş? Acaba parayı teslim ettiği zaman başı belaya girer mi? Ne olmuş, ne bitmiş? Hiçbir bok bilmeden kendi kafasına göre iş yapıyor. Tamam iyi güzel bir şey yapmış ama insan önce ailesine bir danışır. Bu kadar da başına buyruk olunmaz ki! Şimdi söyleyin bakalım bu TAlAt ağabey de kimin nesi?'' Neco babasına: ''Baba dün Efe'ye doğum günü hediyesi almak için alış verişe çıkmıştım. Efe'nin hediyesini aldım. Eve dönerken bir taksiye atladım ve arka koltukta oturuyordum. Bir an da dizlerimin dibinde bir çanta gördüm önce taksiciye fark ettirmeden çantanın kapağını araladım belli ki benden önce binen müşteri unutmuştu, sanırım sürekli içine bakıp durduğundan heyecanla şifresini bile girmemişti ve içi para doluydu. Çantayı kaptığım gibi eve geliyordum ki yolda TAlAt ağabeyi gördüm. Onunla orada tanıştık hemen şu bizim Ahmet'in evinin orayı döndüğümde yanıma geldi ve çantayı sahibine teslim etmem gerektiğini bunu da senin, bana söylemesi için ona tembihlediğini söyledi.''

İşler içinden çıkılmaz bir hal almaya başlamıştı ve öylesine ortaya attığım TAlAt ismi sayemde meşhur olmuştu artık. Neco çok kral çocuktu ama değil Neco bütün Neco'lar gelse benim kıçımı kurtarmak için böylesine doğaçlama oynayamazdı. Bu işte bir ibnelik olduğu apaçık ortadaydı. Ama Neco'yu da babasının yanında sıkıştırmak istemiyordum. ''Elgin ağabey şimdi sen bu TAlAt ağabeyi harbiden tanımıyor musun? Ya da bu çantadan veya paradan gerçekten haberin yok mu? Bu adama böyle bir şey tembih ettin mi? Elgin ağabey iyice beti benzi atmış bir şekilde, ''Yok Efe yok tanımıyorum. Hem bu adam nereden biliyor Neco'da para olduğunu? Aklıma bin türlü şey geliyor.'' Elgin ağabeyin yanına iyice yaklaştım ve kulağına ''Sen merak etme bu küçük adam bu olayı çözecek.. TAlAt'ı da bulup öttüreceğim! Sen hiç kafanı yorma. Bu çocuğa da bu kadar yüklenme o doğru olanı yapmış.'' diye fısıldadım.

Koca Elgin küçük Efe'ye 'sen ha sen ne söylediğinin farkında mısın? Şimdi siktir git dercesine bir bakış attı' ve var olduğunu bildiğim ama alamadığım hediyemi de Neco'dan rica etme gibi bir terbiyesizlikte bulunmadan oradan uzaklaştım.

Alper Sağlam
Kurgu Hikaye ve Bir Roman İçin Ağıt

To be continued...